24 Şubat 2010 Çarşamba

Aşk'a...

Seninle uyanmak güneşli bir cumartesiye,
Veya seninle dalmak uykuların rüyaların en güzeline..
Unutmak hayatın anlamsızlıkla yüklü satırlarını bir bir,
Yüreğinin güzelliğiyle...
Her dakika özleyişimde mi gizli
Yoksa kokunun her anıma her saniyeme sinmiş olmasında mı
Yoksa hayatı bu denli yaşanabilir kılmanda mı gizli
Sana duyduğum sonsuz sevginin anlamı..
Ya da bire bir hayatın anlamıyla ilişkilendirmiş olmamda mı gizli söyleyebilir misin?
Anlatabilir misin bana düşlerin en güzelini?
Ya da şunu söyle sevgilim..
Anlatabilir misin beni dünyanın en mutlu en huzurlu adamı yapan bu ışığını?
Seni çok seviyorum..
Ve bu sevgiyle tohumunu attığımız özenle yetiştirdiğimiz aşkı çok seviyorum
Işığımsın,
En güzel düşümsün uyuyup uyanıp her gün her saat yaşadığım...
İyi ki varsın aşkların en güzeli...
İyi ki hayatımdasın
Gözlerinin içiyle gülüşüne vurulduğum,
Yüreğinin yüreğimi sarmasıyla hayata tutunduğum,
İçime doluşuyla bana huzuru ve aşkı aynı anda tattıran güzeller güzelim..
Seni...
Seviyorum....


Furkan...
Yaşamak gibi seni sevmek
Tüm umutsuzluk dolu karanlıklara göğüs gerip,
Umut dolu yarınlar yaratmak gibi..
Gözlerimdeki sis perdesini sihir dolu bir dokunuşla ,
Kaldırmana duyduğum hayranlık gibi...
Kimsesiz yoksul kalmış bir kalbi ellerine alıp
Sahiplenmen sarıp sarmalaman gibi
Cesaret gibi
Cesaretimiz gibi
Kaybettiğimizi düşündüğümüz tüm duygularımızın,
Yepyeni bir hal almasını hayretle izleyişlerimiz gibi...
Sımsıcak nefesinle eritip buz tutmuş yüreğimi
İçine dolman gibi..
Her hücremde her saniye seni hissetmek gibi
Kilometrelerce uzaktayken sen içimi yakan derin hasretin gibi..
Hep gözlerimin bu harap şehri
Seninle hayal edip baştan yaratması gibi..
Aşkla hasretle
Uykumda sayıklayışım gibi ismini...
Tüm zorluklara
İnsanlığın pas tutmuş çürümüş yağma yüreklerine isyanımız gibi..
Hayatın yaşanabilirliğinin bir seninle mümkün olduğu gerçeğini kavramam gibi
Yağmur gibi güneş gibi ömrüm gibi seni sevmek..
İşte bu yüzden bir ömür sürecek...
Furkan..
Özledim seni hadi gel..
Bırak şimdi günlük rutinleri gel yanıma..
Bak ellerime buz kesti sevgili..
Yüreğim ellerimin buzuna inat
Tüm sıcaklığıyla seni sayıklıyor yine..
Bak bu sabah güneş gösterdi yüzünü..
Aniden,
Hiç beklemezken,
Bakamazken, göremezken,
Doğuşun misali benim hayatıma..
Bak nasıl da doğdu kapkaranlık geceye..
Al ellerimi ellerinin arasına ısıt sevgili..
Batmayan güneşisin sen bu asi ruhun
Sönmeyen ateşisin sen bu yüreğin..
Hadi kalk bırak şimdi her şeyi
Bak yeşil yeşil gözlerime
Gülümse...
Bir şarkı söyleyelim..
Aşk olsun ezgisi,
Sevgi olsun güftesi..
Hadi ! ..

FURKAN...

1 Aralık 2009 Salı

Sen...

Tüm yalnızlığınla nasıl da bütünsün…

Koskoca bir boşluktasın,

Tam ortasındasın karanlığın belki de…

Öyle bir duruş oluşturmuşsun ki senelere inat…

Karaların içinde mavi bir ışık süzmesi misali

Gökyüzümdesin…

Furkan...

Güftem...

Olmuyor işte…
Ne yapsam olmuyor…
Tüm çabalarım bir sis bulutu misali çöküyor,
Mutluluklarımın şehrinin üzerine…
Yalnız, ıssız, zamansızım yine...
Seni özlüyorum özledikçe bilinmezliklerde kaybolup gidiyorum…
Ve bunu bir ben biliyorum…
Karanlık tüm köşe başları, meyhaneler, kahvehaneler bu şehirde…
Öyle bir karanlık ki körleşiyor tüm duygular,
Aşk çok uzak,
Tebessümler donmuş,
Kelimeler tüm kifayetini büyük bir indirimle satışa çıkarmış sonunda
İnsanlar konuşuyor çünkü maliyeti kurtarıyor buralarda
Cümle tasarrufuna gitmiş yürekler, artık vazgeçmişler umut etmekten, konuşmuyorlar…
Ölümüne içip sızmış bir köşede yüreği ışık saçan,
Her nasılsa temiz kalmış siluetler… !
Kusuyorum mutluluğumu,
Kusuyorum isyanımı,
Kusuyorum alışılagelmişin dışında tüm umutlarımı…
Bağırıp çağırıyorum kimi zaman…
Kimse duymuyor…
Sen hiç duymuyorsun…
Duysan da donmuş tebessümün hissettiremiyorsun…
Sen sevgili,
Kurallara uygun yaşıyorsun,
Nefes alıp veriyor, acıtsa da duymuyorsun yüreğinin sesini…
Günü bitirip geçiyorsun başköşesine hayatın…
Kendini dinlemiyorsun dinlersen rüzgârın alır götürür seni
Bunun farkındasın ve duymuyorsun ne beni ne kendini…
Hep asi yaşamaktan yorgunsun sen…
Hayat yorgunusun…
Temiz ne kalmışsa bu bataklıkta inanmıyorsun onlara,
Hayatı olduğu gibi götürüp rol alıyorsun sahnenin en orta yerinde…
Ben ise sahne aralarında yapıyorum gösterimi,
Oynayan da ben oluyorum, ışıkçı da ben, senaristte ben…
Benim oyunumda izleyen olmuyor,
Oyunum bitince kendimi selamlıyor sahnemi temizleyip çekiliyorum köşe başıma…
Gün gelir yüreğinin ışığını keşfedersin belki sende…
Rüzgârına bırakırsın hayatını,
Toplarsın kendini, cesaretini…
İnanmayı denersin yüreği ışık saçan temiz yüreklere…
Ben buradayım sevgili bu şehirde bir köşede…
İnanırsan bulursun beni…
Güzel günlerin varlığına inanırsan bir gün,
Sil tüm pasını gözlerinin,
Duymak istemediğin ne varsa bu güne kadar onları duymak için sarf et son çabanı
Elini uzat en karanlık köşe başına şehrin,
Hiç duymadığın bir melodiyi ilk defa dinler gibi dinle şehri…
Kalp atışlarımı duyacaksın…
Gel de güftesi ol tüm bestelerimin,
Dinleyen de biz olalım, yazan da, çizen de… !

30 Kasım 2009 Pazartesi

Olmaz mı ?

Yitip giden mutluluklarımızın şerefine,
Zamanın yitiriciliğine meydan okurcasına,
Kaldır kadehini kör yalnızlığım..

Bir kadeh şarap eşliğinde bir kibrit yakalım,
Nefes almak uğruna,
Yaşıyor taklidi yapmayı bırakıp,
Bir kadeh şarabın verdiği cesaretle,
Meydan okuyalım şu zifiri karanlığa...

Yutkunupta söyleyemediklerimizi,
Boğazımızda düğümlenenleri
Bağıralım çığlık çığlığa hayata..

'Dur, gitme' diyemediklerimizi haykıralım..
Müebbete hüküm giymiş cümlelerimizi, düşlerimizi,
Rutubet kokulu parmaklıkların arkasından kurtarıp,
Tüm Keşkelerimizi YAKALIM...
Ve ısınalım...
Olmaz mı yalnızlığım_? ..
Furkan ...

Unutacağım seni..

Dinle sensizliğimin haykırışlarını..
Anla bir kez olsun sana olan duygularımın çaresiz çırpınışlarını...
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak biliyorum..
Biliyorum artık doğmayacak güneş..
Yıldızlar dahi küsecek aydınlatmayacak artık karanlıklarımı..
Unutacağım işte seni bu zifiri karanlıkta..
Bir nefes duman da ..
Hatta yasak dizelerimin,
Devrim kokan düşüncelerimin satır aralarında aramayacağım artık gözlerini..
Duygularımın sonsuzluğunda kaybolacağım...
Yudum yudum içecek, bir kadeh içki misali beni,
O her insanın hayatta bir defa tadacağı manasız son..
Ve seni , o zaman başlayacağım unutmaya..
Ruhum aciz bedenimden sıyrılırcasına çıkıp erişirken sonsuzluğuna..
Seni bana hatırlatan her şeyimi de alıp götürecek bu son..
Soğuk ve cansız vücudum toprak olacak sonra..
Ardından bitecek bu işkence..
Artık ne ben olacağım ne de bu yaşadığım karşılıksız acizliğim..
Bir avuç toprak olacak sana benden kalan..
Bir de senin hiç görmediğin ,
Bir iki damla gözyaşı uğruna akıtılan... !
Furkan Ermut ...